TİCARİ UYUŞMAZLIKLARDA ZORUNLU ARABULUCULUK SİSTEMİNİN ULUSLARARASI TİCARİ UYUŞMAZLIKLARA OLASI ETKİLERİ

2019 yılı itibariyle Türk Adalet Sistemi’ne ticari uyuşmazlıkların çözümü için yeni bir metot girmiştir. Kısaca “Ticari Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabuluculuk” şeklinde ifade edebileceğimiz yeni düzenleme alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının gelişmesi ve adaletin hızlı şekilde sağlanması bakımından faydalı bir gelişmedir. Düzenlemenin kural ve usullerinin ulusal uygulaması ile ilgili olarak avukatınız veya hukuk müşavirinize danışarak bilgilendirmeyi alabilirsiniz.

2019 yılı itibariyle Türk Adalet Sistemi’ne ticari uyuşmazlıkların çözümü için yeni bir metot girmiştir. Kısaca “Ticari Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabuluculuk” şeklinde ifade edebileceğimiz yeni düzenleme alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının gelişmesi ve adaletin hızlı şekilde sağlanması bakımından faydalı bir gelişmedir. Düzenlemenin kural ve usullerinin ulusal uygulaması ile ilgili olarak avukatınız veya hukuk müşavirinize danışarak bilgilendirmeyi alabilirsiniz.

Benim bu yazıda tartışmaya açmak istediğim konu, söz konusu zorunlu arabuluculuk uygulamasının uluslararası ticari uyuşmazlıklarda yaratacağı muhtemel etkilerin kısaca değerlendirilmesidir.

Öncelikle ifade etmeliyim ki uluslararası ticari ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarını tahkim anlaşmaları sonucunda yapılan “Tahkim Yargılaması” ile çözümleyen dış ticaret erbapları yazının devamını sadece merak ettikleri için okuyabilirler. Çünkü tahkim anlaşmaları, dava şartı zorunlu arabuluculuk kapsamının dışında bırakılmıştır.

İsterseniz önce ayrıntıya girmeden sistemin biraz tarihçesinden bahsedelim;

Avrupa Parlamentosu 2008 yılında 52 sayılı “Sivil ve Ticari Konularda Arabuluculuk Direktifi”’ni kabul etmiştir. Bu direktif AB üyesi ülkelere adalet sistemlerinde arabuluculuk kurumunu oluşturma yükümlülüğü getirmiştir. Fransa, Almanya, Hollanda, Polonya ve Portekiz gibi ülkeler arabuluculuğa başvuruyu gönüllük esasına göre kurgulamışlardır. Ancak, İtalya öncülüğünde Yunanistan ve Türkiye dava şartı esasına göre zorunlu arabuluculuk sistemini kabul etmişlerdir.

Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı İtalya uygulaması örnek alınarak 2017 yılı içinde önce İş Hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar, 2019 yılında da konusu bir miktar paranın ödenmesi ve tazminat talepli olan ticari uyuşmazlıklar zorunlu arabuluculuk sistemi içine alınmıştır.

Dış ticaret erbaplarımız açısından uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümüyle ilgili olarak aşağıdaki konulara dikkat çekmek istiyorum.

1) ATANACAK ARABULUCULARIN NİTELİĞİ HAKKINDA

Bugün itibari ile ticari uyuşmazlıklara atanacak olan Türkiye genelinde 9.490 adet Adalet Bakanlığı siciline kayıtlı arabulucu bulunmaktadır. Bu arabulucuların içinde uluslararası ticari uygulamalar ve kendine has yöntemleri hakkında deneyimli ve eğitimli arabulucu sayısı bilinmemektedir? Bu arabulucuların Incoterms teslim şekilleri, ödeme yöntemleri, standartlar/sertifikasyonlar, sözleşme ihlallerine ilişkin kural ve uygulamalarda bilgileri var mıdır? Bu kuralları uyuşmazlığın çözümü doğrultusunda doğru uygulatabilecekler midir? Global Tedarik Sözleşmeleri, OEM veya distribütörlük sözleşmelerinin gibi karmaşık ilişkileri 6 hafta içinde özümseyip adil, açık ve tarafsız yönetim sergileye bilinecek midir? Uyuşmazlık konusu olayı anlayıp bilgi/belge/dokümantasyonu yapabilecek midir? Aldığımız duyumlara göre Adalet Bakanlığının yukarıdaki soruların farkında olduğu ve özel bir çalışma başlatacağı konuşulmaktadır. Zorunlu arabuluculuk sisteminin biran önce dış ticaret erbaplarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak seviyeye yükselmesini temenni ediyorum.

2) ARABULUCULUK SÜRECİNE ÇAĞRI HAKKINDA

Düzenlemeye göre uyuşmazlık, arabulucunun önüne geldikten itibaren 6 haftalık süre içinde çözüme kavuşmalıdır. Arabulucu, bu süre içinde tarafları toplantıya çağırıp, gerekli davetleri yapacaktır. Bu süre yerel hukuk uygulamaları için makul olabilir ancak bir uluslararası ticari uyuşmazlıkta yabancı muhataba ulaşmak, ona uyuşmazlığı aktarmak, sürece davet etmek veya Türkiye’den bir temsilci atanmasını sağlamak, ilk toplantıyı yapmak, olmadı ikinci toplantıyı düzenlemek için söz konusu sürenin oldukça kısa olduğunu düşünüyorum. Bu sürenin, toplantıya usulüne uygun şekilde çağrılmayan yabancı taraf açısından yargılama aşamasında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını doğurabileceğinden dikkatli olunmasını tavsiye ediyorum.

3) ARABULUCULUK TOPLANTILARINA KATILIM HAKKINDA

Arabuluculuk davetinin yapıldığını, yabancı tarafın sürece katılacağını beyan ettiğini; ancak toplantılar için Türkiye’ye gelemeyeceğini, temsilci de atamayacağını varsayalım. Böyle bir durumda, elektronik yollarla bu toplantıların yapılmasını sağlayabilecek mevcut kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. (Halbuki Yunanistan’ın yaptığı düzenlemede bu konu açıkça vardır). Hali hazırda iş mevzuatıyla ilgili uyuşmazlıklar için gördüğümüz uygulamada, Adalet Bakanlığı’nın yönlendirmeleri ile elektronik haberleşme yoluyla davet ve toplantılar yapılabilmektedir. Ancak, özellikle uluslararası ticari uyuşmazlıklarla ilgili olarak bu konunun sarih şekilde düzenlemiş olmasının daha olumlu sonuçlar yaratacağına ve sonradan arabuluculuk sürecine ilişkin soru işaretlerini ortadan kaldıracağına inanıyorum.

4) ARABULUCUK UZLAŞMA TUTANAĞININ İCRA EDİLEBİLİRLİĞİ AÇISINDAN

Arabuluculuk uzlaşma tutanakları mahkeme ilamı veya tahkim kararı değildir. Şöyle ki, verilen karar mahkeme ilamı ise 1955 tarihli Lahey Anlaşması gereği ilgili yabancı ülkede tanıma ve tenfiz işlemi yapılabilecektir. Tahkim kararı olsa 1958 tarihli New York Sözleşmesi uyarınca yabancı ülke mahkemeleri tarafından tenfizi yapılabilecektir. Peki ya “Arabulucu Uzlaşma Tutanakları”’nın tenfizi nasıl yapılacaktır?

Ne yazık ki ilgili yabancı tarafın Türkiye’de mal varlığı yok ise arabulucu uzlaşma tutanaklarının söz konusu yabancı ülke nezdinde herhangi bir icrai hükmü bulunmamaktadır. Diğer bir ifade ile arabuluculuk uzlaşma tutanağı yabancı ülke yargı organlarına sunulup icra edilememektedir. Öte yandan, UNTICRAL öncülüğünde hazırlanan “Singapur Arabuluculuk Anlaşması”’nın son taslağı 26 Haziran 2018’de kabul edilip üye ülkelerin imzasına sunulmuştur. Yani, gelecek 5 yıl içinde arabuluculuk uzlaşma tutanaklarının icrasına ilişkin olarak elimizde bir uluslararası sözleşme olacaktır. Ancak bu yeni bir soru ortaya çıkarmaktadır. Mevcut hukuki düzenleme ile taslak uluslararası sözleşme uyumlu mudur? Gelecekte Singapur Anlaşmasında yer alan istisnalar kapsamında arabuluculuk uzlaşma tutanaklarının icrai yeterliliği ne düzeyde olacaktır?

Sonuç olarak, Ülkemizde alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının gelişmesinin ticari hayatımızın uluslararası sisteme entegrasyonun sağlanması açısından büyük faydaları bulunmaktadır. Ticari uyuşmazlıklara getirilen bu zorunlu arabuluculuk uyuşmazlık çözümünün, uzlaşma mantığı ile iletişim kültürümüzün değişimine büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Öte yandan, bugün ve yakın gelecek için Uluslararası ticari ilişkilerle ilgili uyuşmazlıkların çözümünde en güvenli liman tahkim kurumu olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğru sözleşme şartları, doğru performans ve sağlıklı dokümantasyon yardımı ile doğru kurum ve hakemlerin kontrolündeki bir tahkim yargılamasını çok daha uygulanabilir ve güvenilir bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak görüyorum.

“TİCARİ UYUŞMAZLIKLARDA ZORUNLU ARABULUCULUK SİSTEMİNİN ULUSLARARASI TİCARİ UYUŞMAZLIKLARA OLASI ETKİLERİ”, yazısı ile ilgili merak ettikleriniz ve verilen hizmetler hakkında daha detaylı bilgiler almak için bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin.