Uluslararası Ticarette Yaşanan  Karbon Emisyon ve Sürdürülebilirlik Değişimine Hazır mıyız ?

Sözleşmelerdeki karşı taraf veya tedarikçi davranışlarının satın alma ve hukuk departmanları tarafından bir koz olarak kullanılacağı bir döneme giriyoruz. Firmalar tedarik zincirlerini oluştururken özellikle çevre düzenlemelerinin olmadığı/zayıf olduğu ülkelerden yapacakları alımlarda bu hususlara özel önem vermektedirler.

Bu bağlamda, çok uluslu firmalarla yapılan sözleşmelerin hazırlanması aşamasında “code of conduct-davranış kurallarına” uyumu sözleşmelerin içine yerleştirilmektedir. Müşteri üzerinde “due dilligence” çalışmaları yapılmaktadır. Firmalardan “gönüllü” olarak kurumsal sorumlulukla ilgili oluşturulmuş standartlara uymaları, risk yönetimi ve takibini yapmaları talep edilmektedir.

2019 yılı itibari ile US. Securites and Exchance Commission yaptığı araştırma bulgularına göre sözleşmelerin %80’inde çevresel gereklilere ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.

2019 yılında Pace University and the Institute of International Commercial Law çalışmasına göre sözleşmelerin %80’i iklimsel farkındalığı olan sözleşmeler olup %70’i sürdürebilirliğe ilişkin önemli klozlar bulundurmaktadır.

Ancak sözleşmelerde yazan bu tür klozların ihlali halinde henüz tarafların hak ve yükümlülüklerinin ne olacağına ilişkin olarak ayrıntılı düzenlemeler yapılmamaktadır.

Öte yandan, günümüzde artık yukarıda yazdıklarımın tamamı mazide kalmıştır. Bu yaklaşımlar ve uygulamalar pandemi öncesine ve son 5 yıl içerisinde önemli değişimler yaşayan bir dünyaya aitti. Bugün uluslararası ticaret hukuku sürdürülebilirlik ve emisyon azaltımı kuralları yepyeni bir döneme girmektedir; ne yazık ki bu yeni döneme hazır değiliz.

Bu konuda açık konuşacağım ve pek de kibar olmaya niyetim yok. Herkesin dilinde bir “sürdürülebilirlik” ve “emisyon azaltımı” sözü var. Benim de parçası olduğum son zamanlarda oluşan projeler haricinde ihracatçılarımızın büyük çoğunluğunun bilgisi ve farkındalığı çok az. Birçoğu da gelen meteora karşı yukarı bakmamaya tercih ediyor. Bu yazımda kısaca önemli gördüğüm bazı hususlara değinmek istiyorum:

  • Paris Anlaşması, döngüsel ekonomi ve AB yeşil mutabakatı ile gelen tüm dünya üzerindeki karbon salınımın kontrolleri, karşımıza bir kamu hukuku/ devlet müdahalesi olarak çıkmaktadır. Sonuç olarak şirketler, bu dalgaya hem kendi hem de tedarikçilerinin emisyon azaltımı yapmaları için taahhütler verme veya alma girişimleri ile karşılaşmaya başlamışlardır.
  • Bu taahhütlerin başında şirketlerin üretim aşamasında doğrudan saldıkları, enerji olarak satın alıp dolaylı olarak saldıkları veya alt ve üst tedarik zincirine tabi olarak gerçekleşen emisyon salınımı konusuna odaklanmışlardır ve hedefler koymuşlardır.
  • Tabi hedef koymak bir iş, bunu uygulamaya geçirmek bambaşka bir iştir. Bu hedeflere ulaşmak için yapılacak çaba, organizasyon, ayrılacak kaynak büyük bir teknik ve ekonomik altyapı gerektirmektedir. Hele işin içine tedarik zinciri içindeki tedarikçi, hizmet sağlayıcı, müşteri ve dağıtım ağındaki salınımın kontrol edilmesi girdiğinde çok katmanlı ve karmaşık bir yapı oluşacaktır.
  • Ülkemiz açısından şimdilik en iyi ihtimal ile her 100 € ihracatımız için 18€ ‘lük karbon salınım ayarlama ödemesi yapacağımızı öngörebiliriz. En kötü ihtimalse, yeni dönemde gelen kurallara ve müşterilerin isteklerini karşılamadığımızda ihracatımızın tamamen sona ermesi olacaktır.

Neler yapabiliriz:

1)Greenhouse Gas Protolol Scope 1, Scope 2, Scope 3 planlamasının yapılması

2) “Science Based Targets Initiative”  ürünlerin karbon salınımının hesaplanması

3) Emisyon veritabanlarından tutarlı değerlenlerin alınıp,  evrensel “offset” değerleri karşılaştırılmasının yapılması

4) ERP  ve CRM sistemleri entegrasyonunlarının sağlanması

5) ISO 14001 Çevre Yönetim sistemi ve ISO 14062 Karbon Ayak İzi standardı sertifiklarının alınması.

Şüphesiz yukarıda belirttiğim bu hususları, müşterilerini kolundaki pahalı saatler, kullandıkları ultra lüks araçlar veya fabrika binası görünümünde inşa edilen saray yavrularıyla etkilemeye çalışan gösterişçi ihracat patronları tarafından değil; bugün üniversitede okuyan veya yeni mezun olan çevre mühendisleri, endüstri mühendisleri, işletme ve ilgili diğer bölümlerden mezun olan gençlerimiz hesaplayıp uygulamaya koyacaklardır…

Bu konuların hukukla ne ilgili var diye bazı okuyucularım sorabilir. Öncelikle üretim ve tedarik süreçlerinin karbondan arındırılması bir müdahaleci kamu hukuku kuralı olarak ortaya çıkmaktadır. (Bunun anlamını lütfen hukuk müşavirinize danışın) İkinci olarak, müşteriniz özellikle AB üyesi ise standart sözleşmelerinde, şartnamelerinde, iş emirlerinde yukarıda bahsi geçen hususlara ilişkin standartlarla sizinle iş yapacaktır. Diğer bir ifadeyle, Greenhouse Gas Protokol ve ISO belgeleri ticari sözleşmeye bağlanan bir element olarak karşımıza çıkacağından, ihracatçılarımızın üretim kapasitesi, teslim terminleri ve kalite hedefleriyle bu politika ve uygulamaların tutarlı olması zaruridir. Aksi takdirde sözleşmeye esaslı aykırılık sebebi ile tazminat ve cezai şartlar ödemek zorunda kalabilir, planlanmamış maliyetlere katlanabilirler.

Şimdiden uyarıyorum; karbon yeni para birimidir!

Mayıs 2022 de AB emisyon ticaret sistemi içinde 1 ton karbon bedeli 84€ olarak ücretlenmektedir. Bu bağlamda, şirketlerimizin web sitesi tanıtım fuarları, ürün katalog çalışmaları, sosyal medya optimazisayonu için ajanslara harcanan maliyetlerin yanında artık emisyon salınımı hesaplanması, kontrolü ve azaltılması ile ilgili olarak maliyet ayırmaları gerekecektir. Ayrıca, üzgünüm ki bu iş sadece para ile çözülecek, görsellerin hazırlanması veya fuara katılımla anında tatmin edilecek bir ihtiyaç değil; başta emek ve zihniyet değişimi olmak üzere genel olarak zaman ve sabır gerektiren, belki de etkileri ilk yıllarda görülemeyecek bir devrimdir. Unutulmaması gerekir ki; geleneksel ihraç pazarlarımız, müşterimiz olan uluslu şirketler ve mensubu olduğumuz tedarik zincirleri sürdürdürebilirliği ve karbon emisyonun azaltılmasını artık kurumsal iletişimin bir parçası olmaktan çıkarmış ve asıl işlerinin merkezine almışlardır.

“Uluslararası Ticarette Yaşanan  Karbon Emisyon ve Sürdürülebilirlik Değişimine Hazır mıyız ?”, yazısı ile ilgili merak ettikleriniz ve verilen hizmetler hakkında daha detaylı bilgiler almak için bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin.