Uluslararası Ticari İlişkilerde Akreditif, Satış Sözleşmesinden Daha mı Üstündür ?

Verdiğim eğitimlerde ve yaptığım danışmanlıklarda tarafıma sık sık aktarılan konulardan bir tanesi de “Sözleşme mi üstündür, akreditif mi?” veya “Biz sözleşme yapmıyoruz, akreditifle çalışmayı tercih ediyoruz.” şeklinde başlayan soru ve yorumlarla ilgilidir.

Verdiğim eğitimlerde ve yaptığım danışmanlıklarda tarafıma sık sık  aktarılan konulardan bir tanesi de “Sözleşme mi üstündür, akreditif mi?” veya “Biz sözleşme yapmıyoruz, akreditifle çalışmayı tercih ediyoruz.” şeklinde başlayan soru ve yorumlarla ilgilidir.

Bunun temel nedeni ihracatçılarımızın uluslararası ödeme yöntemlerinden bir olan akreditifi satış sözleşmesi olarak algılamalarıdır. Bu algının yanlış olduğunu çeşitli vesilerle defalarca belirtmiş olmama rağmen konunun daha iyi kavranması amacıyla somut bir yargı kararı örneğini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Çin Ekonomik ve Ticaret Tahkim Komisyonunun 2005 yılında verdiği bir karara bakalım: (PRC: China International Economic & Trade Arbitration Commison ( CIETAC). Shenchen Commission 9 kasım 2005  Case No:1119 )

Çinli satıcı ile Avusturalyalı alıcı, DVD oynatıcısı satışı konusunda anlaşarak sözleşme imzalamışlardır. Bu sözleşmeye göre;

  • Ürünlerin sevkiyatı bir yükleme ve nakliye ile yapılacaktır.
  • Ödeme yöntemi olarak akreditif kararlaştırmışlardır.
  • Akreditifin bankaya ibrazı ürünlerin tamanın alıcıya tesliminden sonra yapılacaktır.
  • Taraflar sözleşmenin ihlal edilmesi halinde belli bir cezai tazminat ödeyecektir.
  • Taraflar sözleşmede uyuşmazlıkların çözülmesi ile ilgili olarak bir hukuk seçmemişlerdir.

Satıcı, sözleşmede anlaşıldığının aksine ürünleri 5 parti halinde alıcıya göndermiştir. Ayrıca, ürünlerin bir kısmını teslim eder etmez akreditifi bankaya ibraz ederek ödeme talep etmiş ve teslim edilmeyen mallar da dahil olmak üzere malların tüm bedelini tahsil etmiştir.

Alıcı ise, tek sevkiyat beklerken 5 parti halinde teslimat yapılması sebebiyle ürünleri beklediğinden çok daha geç teslim almıştır. Alıcı, ürünlerin teslimatının ve ödeme işlemlerinin sözleşme ile belirlenen usullere uygun olmadığından ağır ekonomik kayıplara uğradığını iddia ederek tahkim süreci başlatmıştır. Satıcının akreditifi erken ibraz ederek ödeme almasına karşılık sözleşmenin ihali gerekçesiyle alıcı cezai tazminat talep etmiştir.

Tahkim Heyeti, akreditif ile ödeme konusunda anlaşılan usulden farklı şekilde işlem yapılması sebebiyle ödemeyi alan satıcının sözleşmeyi ihlal ettiğine karar vererek alıcının cezai şart ile talebini haklı bulmuştur.

Gördüğünüz gibi sözleşmenin fendi akreditifi yenmiştir. Eğer taraflar aralarında bir sözleşme yapılmamış ve akreditifin kullanımına ilişkin bir usul benimsenmemiş olsaydı, Avusturalyalı alıcının ilgili makamlara derdini anlatıp hakkını araması pek mümkün olmayacaktı.

Kısaca, uluslararası ticari ilişkilerde en önemli doküman taraflar arasındaki sözleşmedir. Akreditif ve diğer ödeme yöntemleri, bankaların itibarını kullanarak ticari sözleşmelerin işlerlik kazanmalarını kolaylaştırmak amacıyla ve satış sözleşmelerinin sadece ödemeye ilişkin bölümlerinin yönetilmesini sağlamak için dizayn edilmişlerdir. Uluslararası ticarette kullanılan ödeme yöntemlerinden daha fazlasını beklemek gerek satıcı, gerek alıcı, gerekse de bankalar arasındanki ilişkilerde gereksiz gerginliklere, işlem maliyetlerine ve karmaşık hukuki uyuşmazlıklara sebebiyet verecektir.

“Uluslararası Ticari İlişkilerde Akreditif, Satış Sözleşmesinden Daha mı Üstündür ?”, yazısı ile ilgili merak ettikleriniz ve verilen hizmetler hakkında daha detaylı bilgiler almak için bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin.